İlk ders etkinliği ile başlayan SUBÜ Konuşmaları’nın 5. sezonunun ilk konuşmacısı ‘Uydular, Depremler ve HAARP’ başlıklı konuyla TR Anten Elektronik A.Ş. Genel Müdürü Prof. Dr. Lokman Kuzu oldu. Kuzu, HAARP’in küçük bir bardağı bile hareket ettiremeyeceğini söyledi.
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları’nın 5’inci sezonu ilk ders etkinliği ile başladı. İlk ders etkinliğinin konuşmacısı ‘Uydular, Depremler ve HAARP’ başlıklı konuyla TR Anten Elektronik A.Ş. Genel Müdürü Prof. Dr. Lokman Kuzu oldu. Moderatörlüğünü Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Müdür Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Ömer Yazıcı’nın yaptığı etkinlikte; uyduların türleri, kullanım alanları, depremlerin oluşum nedenleri, sismik hareketler, HAARP’in kullanım alanları ve deprem üzerine etkisi gibi konular konuşuldu. Üniversitenin YouTube kanalından canlı yayınlanan etkinlikte izleyicilerden gelen sorular da cevaplandırıldı.
Birçok fonksiyonu var
Uydularla ilgili bilgiler veren ve yapay uyduların sinyalleri alıp büyüterek yansıttıklarını belirten TR Anten Elektronik A.Ş. Genel Müdürü Prof. Dr. Lokman Kuzu, “Haberleşme uyduları 36 bin kilometre kadar uzaklığa gidebiliyor ve büyüklükleri 10 tonu bulabiliyor. Küp uydular 10 santimetre kadar büyüklükte oluyor. Bu uydular daha çok uzayı anlamak ve bazı şeyleri ölçmek için kullanılıyor. Dünyanın fotoğraflarını çeken görüntü uyduları, hava tahmini sağlayarak fırtınaları, hortumları, tayfunları, kasırgaları ve patlayan yanardağları önceden haber veren meteoroloji uyduları ve bilimsel amaçlı kullanılan uydular bulunuyor. Uydular ayrıca yer kabuğunun hareketlerini bildirerek denizcilerin yön bulmalarını da sağlıyor” diye konuştu.
Everest her yıl 3cm yükseliyor
Depremlerin dünyanın çekirdeğindeki dinamik çekimlerin bir sonucu olduğunu kaydeden Kuzu, “Volkan patlamaları dünyanın içinde bir sıvı olduğunu bize gösteriyor. Dünya esasında büyük bir mıknatıs. İçinde magnezyum ve demir var. Bu mıknatıs özelliğinden dolayı bir manyetik alana sahip. Esasında bu manyetik alan sayesinde yönümüzü buluyoruz. Pusula bize kuzeyi gösteriyor. Ancak dünyanın iki kuzeyi var. Bir tanesi coğrafi, bir tanesi manyetik kuzey. İkisi arasında on derecelik bir fark var. Manyetik kuzey sürekli kayıyor. Bu da bize dünyanın içinin sabit olmadığını öğretiyor. 300 bin yılda bir kuzey ve güney yer değiştiriyor. Eskiden depremlerin fay hatlarını oluşturduğu sanılıyordu ancak 1906 yılında yapılan bir çalışma ile fay hatlarının depremi oluşturduğu anlaşıldı. Dağ ve tepeler bu fay hatlarının kaymasıyla ortaya çıkıyor. Bunlar küçük küçük oluyor. Mesela Everest Tepesi iki plakanın birleştiği yerde ve her yıl 3 cm yükseliyor.”
HAARP deprem oluşturamaz
Ne uydular ne de başka metotların depremin zamanı konusunda bilgi veremediğinin altını çizen Kuzu, “HAARP, Yüksek Frekanslı Etkin Güneşsel Araştırma Programı anlamına geliyor. 1999 yılındaki depremde de gündeme gelmişti. Sanki Amerika Birleşik Devletleri’nin deprem oluşturmak gibi bir silahı var ve bunu kullanıyor diye düşünülüyor. Böyle bir şey söz konusu değil. 1993’te başlatılan HAARP projesi günümüzde Alaska Fairbanks Üniversitesi’ne devredildi. İyonosfer tabakası sinyali büyüterek bir büyüteç gibi davranıyor. Ancak dünyadan gönderilen bir sinyal 300-500 kilometre gittiğinde mesafenin karesiyle ters orantılı olduğu için iyonosfer tabakasına çok düşük bir şekilde ulaşıyor. İyonosfer zayıf olarak gelen bu sinyali belki 1 milyar defa büyüterek birkaç yüz watt seviyesine çıkarıyor. Ancak dünya üzerine indiği yerde yine miliwattlar seviyesine düşüyor. Yani karşı tarafta bir deprem oluşturacak hatta bu bir yana küçük bir bardağı hareket ettirecek bir güç söz konusu değil” ifadelerini kullandı.
Şimşeğe göre çok küçük bir enerji
İyonosfere gönderilen sinyallerin ancak bir trilyon defa daha büyütülebilirse bir etkisi olabileceğini vurgulayan Kuzu, “HAARP projesinin sinyal çıkış gücü 3.6 gigawatt olarak belirtiliyor ama 10 gigawatt bile olsa bu çok düşük bir seviye. HAARP projesi Alaska Gakona’daki askeri üssün yakınlarında yürütülüyor. Burası özel seçilmiş bir alan çünkü Alaska dünyadaki elektromanyetik kuşakların kesişim bölgesinde bulunuyor. Ayrıca insanlardan uzak. Çünkü neticede yüksek enerjide bir şeyleri gönderdiğinizde mikrodalga etkisi yapar ve insanları pişirebilir. HAARP’in amacı iyonosferi analiz etmek ve bu iletişimin nasıl olduğunu çözmek. Zaten bir üniversiteye devredilmesinden projenin geldiği aşamayı rahatlıkla anlayabiliriz. Sinyali 5 kilometre aşağıya indiremezsiniz. Çünkü dünya voltajın sıfır olduğu bir yerdir. Voltajın sıfır olduğu yerde sinyal sıfırdır. Dünyanın üzerinde aynı anda 100-150 şimşek çakıyor ve bir şey olmuyor. Etkileyecek olsa onların voltajı etkilerdi. Prof. Dr. Ümran İnan hoca da dünyanın meteorolojik sistemlerinin hiçbir şekilde bozulamayacağını, HAARP’in yaydığı radyasyon çok büyük de olsa bir şimşeğin gücüyle kıyaslandığında çok küçük kaldığını söylüyor.”