Ana içeriğe atla

15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü nedeniyle SUBÜ’nün düzenlediği konferansta konuşan SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Nebi Miş, 15 Temmuz’un terör yöntemleri kullanılarak yapılan bir işgal girişimi olduğunu söyledi.

Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nde (SUBÜ), 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü nedeniyle ‘Yedinci Yılında 15 Temmuz Özel Konferansı’ düzenlendi. Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Siyaset Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Nebi Miş tarafından verilen konferans T2 Konferans Salonu’nda yoğun katılımla gerçekleştirildi. Konferansın açılış konuşmasını yaparak 1946’da çok partili hayata geçilmesinin ardından Türkiye’de demokrasinin gelişiminin sürekli akamete uğradığını ve bugünlere gelene kadar çeşitli badireler atlattığını kaydeden Rektör Prof. Dr. Mehmet Sarıbıyık, 1960 darbesinden 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimine kadar kronolojik bir akış çizerek artık güçlü ve büyük Türkiye’nin geleceğinde darbelere ve millet iradesine ipotek konulmasına yer olmadığını söyledi. Konferansa Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ali Fuat Boz ve Prof. Dr. Oğuz Türkay’ın yanı sıra akademisyenler, bürokratlar ve öğrenciler de katıldı. Konferansın ardından soru-cevap bölümü gerçekleştirildi.

Darbeyi hazırlayan süreçler
Her darbede olduğu gibi 15 Temmuz’daki darbe girişiminin öncesinde de darbeye uygun ortamın oluşturulması için çalışmalar yapıldığını kaydeden SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Nebi Miş, “Amerika Birleşik Devletleri’nin eski başkanlarından Ronald Reagan’ın da danışmanlığını yapan Edward Luttwak, ilk olarak 1968 yılında yayımlanan ve daha sonra 15 Temmuz darbe girişiminden kısa süre önce yeni baskısını yayımladığı ‘Darbe: Pratik Bir El Kitabı’ isimli çalışmasında bir darbe için uygun zeminin nasıl hazırlanabileceğine yönelik görüşlerini dile getirmiştir. Darbe için hazırlanacak zeminin uygun şartlarından bir tanesi ekonomik açıdan bir güvensizlik ortamı oluşturmaktır. O dönemde kredi derecelendirme kuruluşlarının sebepsiz yere Türkiye’nin notunu düşürmesi buna örnek gösterilebilir. Luttwak’a göre darbelerin bir diğer yapı taşı ülke kurumlarının yıpratılması ve uluslararası siyasi arenada yargılanabilir hale getirilmesidir. Milli İstihbarat Teşkilatı tırlarına yönelik operasyonu ve Oslo görüşmelerinin sızdırılmasını bu çerçevede okuyabiliriz” diye konuştu.

Türkiye peşkeş çekilmek istendi
Luttwak’ın el kitabında toplum içerisinde başta kimlik çatışmaları olmak üzere hizipliklerin de darbelerin hazırlayıcısı olarak değerlendirildiğini söyleyen Miş, “Ülkemizde darbe öncesi dönemdeki Gezi Olayları ve hendek eylemleri buna örnek gösterilebilir. 17-25 Aralık yargı ve emniyet darbesi ile Gezi olaylarındaki aktörler neyin içerisinde olduklarının farkında olmayabilir. İnsan iktidarı ya da başka bir yeri eleştirdiğinde farklı bir takım noktaların emellerine su taşıdığını göremeyebilir. Ancak darbe mekaniğini hazırlayanlar her şeyi kendi amaçları ve hedefleri doğrultusunda manipüle ederler. 15 Temmuz diğer darbelerle hem benzerlik gösterir hem de bazı alanlarda radikal olarak ayrılır. Geçmiş darbe yöntemlerini kopyalamaları benzerliklerden biridir. Ayrıldığı yön ise 15 Temmuz’un terör yöntemleri kullanılarak yapılan bir işgal girişimi olmasıdır. Çünkü daha önce hiçbir darbede devletin uçakları ve tankları ile Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi bombalanmamıştır. Özel Hareket eğitimi gören polis adaylarının kaldıkları binaya bombalar yağdırılarak şehit edilmemiştir. 15 Temmuz bir işgal girişimidir. Çünkü açık ve net olarak uluslararası çevreler tarafından desteklenen, sivil darbecilerin ve onları yönetenlerin kollandığı ve halen kollanmaya devam edildiği, Türkiye’deki bir sapkın örgüt tarafından ülkenin anahtarının ve yönetiminin peşkeş çekilmesi için yapılan bir girişimdir.”

Orta sınıf özgüven kazandı
15 Temmuz’daki darbe girişiminin neden başarısız olduğunun anlaşılması ve anlamlandırılması gerektiğinin altını çizen Miş, “Ülke elden gittiği için sokağa çıktığını söyleyen 17 yaşındaki genç ve evladını kaybetmesine rağmen ‘evlatsız olur ama vatansız olmaz’ diyen bir baba bununla ilgili bize bir şeyler söylemektedir. Bu ruh hali Adnan Menderes döneminden itibaren vardır. Örneğin benim tanıdığım okuma yazma bilmeyen bir Ali amca vardı ve o Menderes’in asılmasına sevinen bir yakın akrabasına selam vermeyi kesmişti. Sokağa çıkma iradesi, gücü ve özgüveni önemlidir. 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olması noktasında öne çıkan ilk nedenlerden biri toplumdaki orta sınıfın akademide, medyada, devlette ve bürokraside güçlenerek çevre yapılarının özgüven kazanmasıdır. Özgüven özellikle 2000’lerden sonraki siyasal ve toplumsal dönüşümün bir sonucudur. Bürokrasinin dönüşümü oldukça önemlidir. Darbe girişiminin ilk saatlerine hem Ankara hem de İstanbul Başsavcılığı darbenin meşru olmadığını ve sorumlularının tutuklanarak yargılanacaklarını söylemiştir. Geçmiş darbelerin hiçbirinde bu yoktur. Yerel yönetimlerin kamyonlarıyla ve kepçeleriyle harekete geçmesi, Anayasa Mahkemesi’nin o gece açıklama yapması Türkiye’deki bürokratik zihnin dönüşmesiyle ilgilidir.”

Siyasi liderlik dönüşümleri sağladı
15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olmasının nedenlerinden birinin özellikle 2000’lerden itibaren darbeyle hesaplaşmayla ilgili medya, akademi ve entelektüel alanda artan özgüven ve yazılan kitaplar olduğunu vurgulayan Miş, “Önceden Türk Siyasi Hayatı ile ilgili kitapları genellikle yabancı akademisyenler yazardı ve darbe orada çok da kötü bir şey olarak ifade edilmezdi. Ancak yerli yazımlarla birlikte bu anlamda da bir farkındalık oluşmaya başladı. Bir diğer neden olarak artık hiçbir siyasi partinin darbeleri savunamamasını gösterebiliriz. Ancak önceden bu söz konusuydu. Şu anda toplum darbeleri savunan bir siyasi parti ya da siyasetçiye asla sempatiyle yaklaşmaz. Güvenlik kurumlarının içerisindeki milli mensuplar güvenlik açısından dengeleyici bir unsur olarak darbenin önlenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Tabi siyasal liderliğin önemi de göz ardı edilemez. Çünkü Cumhurbaşkanımız Erdoğan hem vesayete her zaman en sert tepkiyi göstermiş hem de az önce ifade ettiğimiz bürokratik ve toplumsal dönüşümlerin yaşanmasında büyük pay sahibi olmuştur” ifadelerini kullandı.