Ana içeriğe atla

‘Şehir Kültürü ve Turizm’ başlıklı söyleşide SUBÜ Konuşmaları’nın 10. konuşmacısı olan Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, “Sanat sıfır bir hafızayla üretilmez. Biriktirdiğimiz kültürün ürünüdür. Önemli olan ruhu korumaktır. Mimariye, estetiğe geçmişin ruhundan üflemeliyiz” dedi.

Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları’nın 10. Konuşmacısı Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan oldu. Moderatörlüğünü SUBÜ Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Oğuz Türkay’ın gerçekleştirdiği ‘Şehir Kültürü ve Turizm’ başlıklı söyleşide; kültür ve sanatın gelişimi, şehir kültürünün oluşumu ve turizme etkisi, İstanbul’un turizm çevresinin genişletilmesi, Türkiye’de kültür turizmi destinasyonları, bir turistik tanıtım unsuru olarak sinema ve kültürel varlıkların korunmasında vakıfların önemi gibi konular ele alındı.

Sanat kültürün ürünüdür
Sanatı değişimi içselleştirip kendi temel değerleriyle uyumlu hale getirmek olarak tanımlayan Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, “Bütün felsefeciler ve kelamcılar gerek bizden gerek dünyadan olsun ilk olarak insanı anlamaya çalışırlar. İnsanı ruhu, bedeni ve aklı olmak üzere 3’e ayırırlar. Yaratılışımızda içimizde var olan ruhumuzun, kalbimizin sızısı olarak belirteceğimiz duygular var. Bedenimizin kâinatla bir ilişkisi var. Bulunduğumuz lokasyonun bir ürünüyüz. Bu yönüyle evrenin ekosisteminin bir parçasıyız. İnsan havaya, suya, yemeye, içmeye ve insanlara bağımlı bir varlık. O iklim şartları, o coğrafya ona ne dayattıysa; ki bu gün gelir teknoloji olarak karşımıza çıkar, gün gelir başka bir şey, biz bu kalıba uyum sağlamak durumundayız. Vicdanımızın ve bedenimizin sesleri var. Vicdanımızda biriktirdiğimiz hasletler ve çevremizin bize öğrettikleriyle biriktirdiklerimizin oluşturduğu zemine kültür diyoruz. Bunun içinde vicdani yaklaşımlarımız, toplumsal vicdan ve coğrafyanın bize dayattıkları var. Tüm bu birikimlerimiz çerçevesinde ortaya koyduğumuz araba, yemek, bardak ya da herhangi bir yeniliklere sanat diyoruz. Sanat çağdaş ve teknolojik olmalı. Bir yaşam tarzı olmalı. Sanat müzik çalmak değildir. Ancak bunlar sıfır bir hafızayla üretilmez. Biriktirdiğimiz kültürün ürünüdür” diye konuştu.

İş adamı da bir turisttir
Kültürün bir ruh hali olduğunu vurgulayan Demircan, “Bu hal 100 sene önce binada, yemekte, giyimde ve her şeyde günün şartlarına göre bir formdaydı. Bugünün şartlarına göre kumaş elbette değişecektir. Bunu geçmişin patiskası gibi giymek zorunda değiliz. Önemli olan o ruhu korumak. Mimariye, estetiğe geçmişin ruhundan üflemeliyiz. Geçmişte şehirler idari merkezlerdi. Sanayi devriminden sonra ise üretimin merkezi oldular. Şehirleşme oranından bahsederken sanayileşmeden bahsedilir. Bir şehre iyi eğitim, iyi iş ya da iyi yaşam için gidilir. Modern kentler hem sanayinin, hem eğitimin, hem ticaretin merkezi. Eğer bunlar bir şehirde varsa az veya çok buraya bir ziyaret vardır. Yani turizm başladı demektir. Bugün turizmle ilgim yok diyen şehir bir şey üretmiyor demektir. Şehrin potansiyeli varsa; bir tasarım, bir moda merkeziyse ya da görsel bir gücü varsa oraya gelenlerin sayısı artar. En yalın haliyle bir şehir, şehir fonksiyonlarını icra ediyorsa turizme muhtaçtır. Bazı şehirlerin turisti iş adamıdır. Almanya’nın sanayi şehirleri, Şangay ya da Singapur bunlara örnektir. Paris’e giden ise oradaki tasarımı kişiselleştirmeye ve oradan ilham almaya gider. Bazı şehirlere iyi bir yemek tatmak için gidilir. Bilginin, hizmetin, teknolojinin, kültürün, ticaretin turizmi var.”

Güzel tarafımızı öne çıkarmalıyız
İstanbul’un başlı başına bir kültür destinasyonu olduğunu belirten Demircan, “Kültür ve turizm İstanbul’da iç içe. Bu anlamda ülkemizdeki en önemli kent. Bir manzara var ve silüet anlam ifade ediyor. Dünyadaki çoğu büyük şehrin aksine düz değil tepelik bir yer. Biz olmayandan ziyade olan güzel taraflarımızı ön plana çıkarmalıyız. Meydanlarımız yok çünkü her taraf yokuş. Ancak koruyacağımız çok sayıda güzelliğimiz var. Antalya’ya tatil turizmine geliniyor. Sahillerimizde çok güzel altyapılarımız var. Havalimanlarımız, yollarımız, otellerimiz çok gelişti. Türkiye’ye gelen her iki turistten biri dinlenmeye geliyor. Başka kentlerimizin de kültür konusunda zeminleri var. Güneydoğuda Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Mardin gerçekten ben de varım diyen ve bu iddialarında ciddi altyapıları olan şehirler olarak ön plana çıkıyor. Edirne, Trabzon, Samsun, Bursa ve Çanakkale de böyle. Türkiye son yıllarda çok hızlı gelişti. Pandemi sektörü olumsuz etkiledi. Bu büyük bir yara oldu. İnşallah en kısa sürede süreç normale dönecektir” ifadelerini kullandı.

https://www.youtube.com/watch?v=mAN83h1p6FI

Resimler