‘Dostluk Felsefesi’ başlıklı söyleşiyle SUBÜ Konuşmaları’nın 63’üncü konuşmacısı olan SUBÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kenan Göçer; “Dostluğu dostluk yapan iki kural var diyebiliriz: özgürlük ve eşitlik. Bu iki kavram aynı anda bulunmuyorsa, o ilişkiye dostluk diyemeyiz” dedi.
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları'nın 63'üncü konuşmacısı SUBÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kenan Göçer oldu. ‘Dostluk Felsefesi’ başlığıyla düzenlenen söyleşinin moderatörlüğünü Sakarya Sosyal ve Kültürel Çalışmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi (SAKUM) Müdürü Dr. Mehmet Alper Cantimer üstlendi. Söyleşide; ‘dostluğun ve arkadaşlığın felsefesi’, ‘toplumsal problemlerin çözümünde dostluğun yeri” konuları konuşulurken, öğrencilerden gelen sorular da cevaplandırıldı. Programın tamamı üniversitenin YouTube kanalı SUBÜ Haber’den istenildiği zaman izlenebiliyor.
Ast-üst ilişkisiyle dostluk kurulmaz
Günümüzde dostluk kavramı ile arkadaşlık kavramının aynı anlamı taşımadığının altını çizen SUBÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kenan Göçer, “Dostluğu dostluk yapan iki kural var diyebiliriz: özgürlük ve eşitlik. Bu iki kavram aynı anda bulunmuyorsa, o ilişkiye bir dostluk diyemeyiz. Taraflar birbirini eşit olarak görmeli ve ilişki özgürce kurulmalı. Aynı zamanda özgürce ayrılabilme imkânına da sahip olunmalı. Bunlardan biri dahi bulunmuyorsa, bu ilişkiye dostluk demek doğru olmaz. Özgürlük olmadan, dostluk kurulamaz. Kurulabilmesi için taraflar birbirine ast-üst ilişkisi içinde olunmadığını hissettirmeli. Krallık rejimlerinde, dostlukların daha az kurulduğunu görüyoruz. Çünkü o yapı içinde bir korku olur ve kişiler birbirleriyle bu ortamdan yayılan korku sebebiyle bir araya gelemeyebilirler” diye konuştu.
Dostluk siyaseti
Eşitlik ve demokrasinin görüldüğü ikili ilişkilerin bir zincir gibi birbirine bağlandığında problemler, haksızlıklar ve kavgaların biteceğine söyleyen Göçer, “Dostlar, birbirlerinin reklamını yapmazlar. İyi bir dost çevresine sahipsek reklamımız olmaz. Çünkü bu dostluğun doğasına aykırıdır. Reklam olmadığı için tarihe de çok fazla geçmezler. Tabii ki Sokrates'i Platon anlatmasaydı, biz onların dostluk ortamında ziyafet çekmelerini, sohbet şölenini ve felsefe yapmalarını bilemeyecektik. Oğuz Atay'ın ‘Tutunamayanlar’ kitabında bir bölümde dostluğun demokratik bir ortamda nasıl kurulabileceğini anlatır; tutunanlar ve tutunamayanlar bir sofrada toplanır ve dostluğun altyapısını oluştururlar. Bunun için öyle bir sofra lazım ki, o sofranın başköşesi olmamalı. Sofranın ağırlayanı olmamalı ve sonuç olarak herkes eşit olmalı” ifadelerini kullandı.